Tuzluca İlçesi

0
325

Karakoyunlu Köyü’ndeki kısa gezimizin ardından Tuzluca’ya yaklaşıyoruz. Toprak gitgide allaşıyor, her yerde gelincik ve hardal çiçekleri yan yana. Tuzluca’da Halk Eğitim Merkezi Müdürü Haşan Doğan ile tanışıyoruz.

O da doğma büyüme Tuzlucalı.

İğdır’ın yarısı gibi o da Azeri kökenli. Tuzluca’nın eski adının Kulp olduğunu ondan öğreniyoruz. Sohbetimiz sırasında Haşan Bey bizlere bölgeye Tarihi ve Turistik Doğal Değerleri Koruma Vakfı’ndan bir ekibin geldiğini ve bir ay süreyle burada çalışmalar yaptıklarını belirtiyor. Bu çalışmaların neticesinde, Tuzluca’da çok eskilere dayanan tarihi kalıntılar ama özellikle bölgenin en eskisi sayılan bir kaya harabesi bulunuyor.

Araştırmalar halen devam etse de, bölgede zamanında 15.000 ile 20.000 kişinin yaşadığını kanıtlayan bir yerleşim yeri daha tespit ediliyor. Buraya 15-20 km. mesafeden künk borulardan su taşınmış. Yine aynı bölgede, öğütme taşları ve ilkel değirmenlerden izler de kaydediliyor. Haşan Doğan buralarda bilimsel çalışmalar yapılması gerektiğini belirtiyor bizlere. Bugün bir kısmı tarla olan, bir kısmı da tahrip edilip ev yapılan yerlerin turizme açılması gerektiğini ifade ediyor. Tuzluca sadece eski yerleşim yerleri ile değil, doğal bir park oluşuyla da önemli bir konuma sahip.

Yine Haşan Bey’in anlattığı üzere, Tuzluca’da çalışmalarını sürdüren Stanford Üniversitesi’nden bir bilim adamı, Türkiye’de olmayan 6-7 kuş türü tespit etmiş. Bu türlerin araştırmaları devam ederken, Polonya’nın Gdansk Üniversitesi’nden bir diğer ekip, Kafkas Üniversitesi ile ortaklaşa çalışmalarına devam etmekteymiş. Şimdiye kadar bölgede 160-170 kuş türüne ulaşılmış ve bir o kadarı da gözlemlenmiş ancak yakalanamamış.

Tuzluca’ya gelecek olan turistlerin bu bölgeleri gezmek için izin almalarına gerek olmadığını öğreniyoruz. Ancak Tuzluca Halk Eğitim Merkezi, İğdır Valiliği ile beraber buraya gözlem merkezleri ve konaklama tesisleri kurmaya çalışıyor. Sohbetimiz devam ederken Haşan Doğan bizleri önce bir halı dokuma atölyesine ardından da Tuzdağı’na götürüyor.

Tuzdağı

Tuzdağı’ndaki 60 milyon yıllık mağaralar bize Kapadokya’yı anımsatıyor. Ama bunlar doğal mağaralar değil, yüzyıllar önce tuz çıkartmak için insanlar tarafından açılmış eski işletmeler. Burayı zamanında bölgede yaşamış tüm halklar ve devletler işletmiş. Osmanlı Döneminde, Tuzdağı bölgenin ihtiyacını en önemli maden bölgesi. Burayı işletebilmek için, bugün kalıntıları tespit edilmiş köprü ve geçitler bile inşaa etmişler. Yeni işletmenin girişinde boz bir tilki tepelerden bize bakıyor. Biz göremiyoruz ama herkes çok heyecanlanıyor.

Dağın girişinde tuz nemli havayla birleştiğinden köpüğü andırıyor. Sert, bembeyaz ve tomurcuk tomurcuk. Mağaranın içine girdiğimizde serin ve tuz kokan birkarşılamak için en önemli maden bölgesi. Burayı işletebilmek için, bugün kalıntıları tespit edilmiş köprü ve geçitler bile inşaa etmişler. Yeni işletmenin girişinde boz bir tilki tepelerden bize bakıyor. Biz göremiyoruz ama herkes çok heyecanlanıyor. Dağın girişinde tuz nemli havayla birleştiğinden köpüğü andırıyor.

Sert, bembeyaz ve tomurcuk tomurcuk. Mağaranın içine girdiğimizde serin ve tuz kokan bir hava çevremizi sarıyor. İçerisinin astım hastalarına iyi geldiği söyleniyor. Şimdilerde Tuzluca Mağaralarının işletmesini bir şirket devralmış. Burada belirlenen galeriler dinamitle patlatılıp, çıkan tuzlar kamyonlara yüklenip taşınıyor. Bu galerilerden geçiyoruz. Duvarlar bembeyaz. Kristallerle çevrili gibiyiz. Mağaranın dibindeki tuz gölüne gitmeliyiz. Önce tırmanışa ardından da inişe geçiyoruz. Sağımız solumuz, bastığımız yer, başımızı kaldırıp baktığımız tavan, her yer tuz.

Göl, yağmur sularından oluşma. Buradaki su seviyesi azaldığında dışarıdan su pompaladıkları oluyor ve bu suyu zaman zaman çekip dağın yamacındaki havuzlara boşaltıp tuzu güneşte kurutuyorlar.

Read More about Gödekli Kümbeti

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz