Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, gerçeküstü kahramanların yaşadığı, efsanelerin hükmettiği çağın en güzel canlıları denizkızlarıymış. Denizlerin bu peri kızları o kadar güzel, o kadar alımlılarmış ki kendilerine aşık edemeyecekleri hiçbir canlı yokmuş yeryüzünde. Hele seslerinin büyülü güzelliğinin sürükleyip esir edemeyeceği tek bir insanoğlu bulunmazmış bu güzel canlıların yaşadığı çağda.
Orak adasının batı yönünde kendilerine küçük bir dünya kurmuş bu büyülü güzeller. Denizkızları, günbatımına doğru Siren Kayalarının üzerine çıkar nadide inci taneleri gibi yan yana dizilerek, güneşin adanın göğünün üzerinden çekip gitmesini büyük bir keyifle izlerlermiş. Akşam olunca, ay ışığının altında bronz heykelcikler gibi görünürlermiş. Denizkızlarının bu görüntüsünü kıskanan yıldızlar ve ay, kendilerini zorlar ve daha da parlayarak onların bu güzelliğinin önüne geçmek isterlermiş, kendi ışıklarıyla.
Ancak beyhude çabaları sabahın ilk ışıklarıyla yok olurmuş. Denizkızları o kadar güzelmiş ki yedi denizde ve karada diğer bütün canlılar onlardan bir tanesini gördükleri zaman işlerini güçlerin bırakıp, bedenlerinin yarısı balık yarısı da kadın şeklinde olan denizlerin bu muhteşem yaratıklarının büyülü sesleriyle söyledikleri şarkıları dinlerlermiş. Hele bu denizkızlarının arasından bir tanesinin sesi o kadar güzelmiş ki, o bir şarkı söylediği zaman tüm zaman sanki dururmuş.
Orak adasını bilen hiçbir denizci ,bu güzel canlıların büyüleyici sesinden bir şarkı duymadan geçmek istemezmiş buralardan. Ancak adanın etrafındaki keskin kayalıklar denizciler için bir ölüm tuzağıymış adeta. Denizkızlarının büyülü seslerini daha iyi duymak için kendilerinden geçen kimi gemiler bu sesleri daha yakından duymaya çalışıp adaya yaklaştıkları zaman bu keskin kayalıklar onların sonu oluyormuş.
Keskin kayalara çarpan dev gemiler, küçük ceviz kabukları gibi kırılıp denizin karanlık sularına gömülüyormuş. Denizciler de o büyülü sesli güzel denizkızlarının söylediği şarkılarla gidiyorlarmış yeraltının dünyasına. Denizlerin bu güzel canlıları ,bu manzara karşısında daha da kederlenip, çok daha içli şarkılar söylerlermiş her giden geminin ve gemicinin ardından. Her zaman denizcileri bu kayalıklar hakkında uyarmalarına rağmen denizciler denizkızlarının büyülü seslerinin etkisinden kurtulamayarak yine de yanaşmaya çalışırlarmış adaya.
Tarihin en büyük ve en destansı savaşlarından birisi olan Truva Savaşı bitmiş, Yunanlı denizciler, artık evlerine dönebilmek heyecanıyla açılmışlar denize. Büyük bir fırtına onların pek çoğunu birbirinden ayırmış ve hemen hepsinin yolunu da Siren Kayalıklarına düşürmüş. Hepsi de Truva’da kurtardıkları tatlı canlarını ,burada bırakmak zorunda kalmışlar. Tanrıların sevdiği kurnaz Odysseus da evine ve güzel karısına bir an önce kavuşabilmek için denizcileriyle çıkmış yola.
Fakat içinde büyük bir korku ve endişe varmış. Siren Kayalıklarında olup biten her şey hakkında bilgisi varmış, güçlü ve akıllı Odysseus’un. Kendisinin ve denizcilerinin de bu büyülü ses karşısında çaresiz kalıp denizin dibini boylamasından korkuyormuş. Denizler Tanrısı Poseidon’un bu kızlarının, kendilerine ölüm getirmesinden ödü patlıyormuş.
Böyle korkular içinde kıvranırken baş danışmanı kahin Kirke’den akıl istemiş kurnaz Odysseus. Büyücü Tanrıça Kirke, uzun uzun düşünmüş ve sonra: “Bak” demiş, ” Aklıma bir çare geliyor.
Belki böylece kurtulabiliriz” Odysseus, büyücünün söyledikleri karşısında heyecanlanmış, “Çabuk söyle bana ey her şeyi bilen ulu kahin, nasıl kurtulabiliriz, bu güzel sesli, güzel yüzlü denizkızlarının bize getirecekleri ölümden” Büyücü Kirke ,kafasını sallamış ve cevap vermiş kurnaz Odysseus’a: “Askerlerine seni geminin direğine bağlamalarını söyle. Her ne sebeple olursa olsun, bağırmaktan ölsen bile seni çözmemelerini tembihleyeceksin onlara. Denizcilerinin de kulaklarını balmumu ile iyice kapatacaksın, ta ki hiçbir şey duymadıklarından emin oluncaya kadar. Siren kayalıklarına da yakın gitmemeyi emredeceksin onlara. Böyle yaparsan belki kurtuluruz”
Odysseus Büyücü Kirke
Odysseus Büyücü Kirke’nin söylediklerini aynen yapmış. Kendisini geminin en sağlam direğine bağlatmış, denizcilerine de Siren kayalıklarının yakınından geçmemeleri ve asla o yöne bakmamaları için emir verdikten sonra de kulaklarını balmumu ile iyice kapattırmış. Böylece açılmışlar denizlere Odysseus ve arkadaşları. Siren Kayalıklarına yaklaşmalarıyla birlikte denizkızlarının büyülü sesleri Odysseus’un aklını başından almış, bir an önce seslere doğru gitmek için gemicilerine kendilerini çözmeleri için emretmiş. Ancak kulakları balmumu ile kapalı olan denizciler hiçbir şey duymamışlar. Odysseus bağırmış, çırpınmış ama nafile.
Denizkızları da ilk defa bu yakınlarından geçen ama seslerine aldırış etmeyen gemiyi görünce sanki seslerini daha da yükseltmişler. Odysseus, bağırmaktan yorgun ve bitkin düştüğü için sonunda dayanamamış ve olduğu yerde bayılmış. Gözünü açtığında tehlikenin geçtiğini, kendisini de çözdüklerin farketmiş sevinçle. Gözlerini ufka dikip güzel karısını ve yıllardır görmediği ülkesini düşünmüş hasretle. Akıllı ve kurnaz Odysseus tehlikeyi atlatmış ama denizkızlarının o büyüleyici sesi ömür boyu kulaklarından gitmemiş.
Read More about Yanlarında Aziz Luka vardı